Kayıtlar

Oku

Geride Bırakılmak Zorunda Kalanlar

Resim
Yıllar insanı bir köşeden bir köşeye savurup durur. ‘’Yaşa ki neler göresin’’ deyimi, Anadolu’nun acıyla yoğrulmuş kaderini çarpar her tarih sayfasında. Kazandıklarımızı kaybettiğimiz savaşlar: yüz binlerce insanın da geleceğini kaybettiği, umudunun tükendiği, takatinin kalmadığı sürgün yıllarıydı. Hastalık kol gezmiyordu. Öyle seçici de davranmıyordu, yolunuz göç yoluna düşmüşse ve yokluk belinizi bükmüşse zaten ‘’vebalı’’ teşhisi konuluyordu. Osmanlı artık son demlerini yaşıyor, topraklarında yabancı askerler özgürlük adına nidalar savuruyordu. V. Mehmet Reşad ya da Sultan Reşad olarak bilinen padişah’ın eli kolu bağlı kalmış yurdun dört bir yanından feryatlar yükseliyordu. Balkanlar gittikçe azıyor, bağımsızlıklarını ilan ediyordu. Padişah II. Abdülhamit Han’ın tahtan indirilmesiyle tahta geçmiş ama başarı gösterememişti. Abdulhamit Han sürgünden döndüğünde bir saray’a kapatılmış vaziyette yaşıyordu. Daima kontrol altında tutuluyor, saraydan uzaklaşmasına izin verilmiyor

Eski TRT günleri

Resim
TRT yakın bir zamanda, TRT radyo ve televizyon arşivini halkın kullanımına trtarsiv.com üzerinden açtı. Özlem ile yad ettiğimiz günleri tekrardan yaşama fırsatı doğdu. O gün ki programları izlemek isterseniz, işlerinizi ve telaşınızı bir köşeye bırakmanız gerekiyor. İzlerken kopmanız imkansız. Özleminizi duyduğunuz yıllar karşınızda ve o tatlı ve samimi programlar farklı bir neşe katıyor zamana. TRT arşivini açması ile aslında tarihi, kültürü ve o zamanları tekrardan yaşama ve anlama adına büyük hizmet veriyor. Belki de tekrardan o samimi programları günümüzde tv lerde görebiliriz. İlk girişimde gözüme çarpan Cem Karaca’nın Raptiye programı oldu. İçerisinde hem tarih, hem sohbet, hem de o günlerin popüler insanları ile röportajlar var. Bıraktım tüm işleri bir köşeye. Hem öğreten hem de eğlendiren programlar günümüzde maalesef yok.   Fıkralar hava da uçuşuyor, anılar paylaşılıyor. Ve anılar insana fıkra gibi geliyor. Ne tatlı bir anlatım var, içtenlikle anlatım ile yanı başları

Yaşamak

Resim
Yaşamak, tiyatro oyunları içerisinde her daim var olmanın farkına varmaktır. Yaşam, bir tiyatro sahnesidir. Her insanın hayatı boyunca tren vagonları gibi sıralı, doğumundan ömrünün sonuna kadar geçen yaş yıllarının sahnelendiği mekânın adı Yaşam Sahnesi’dir. Oyunun adı yaşam (hayat), yaşam sahnesinde oyunun parçaları ise çevremizde ki yaşamlar. İyi ya da kötü oynamanın farkına varmak ise bilinçli tüketimin farkına varmak olsa gerek. İnsan ömrünü neyle tükettiğin farkına varmalı, varmalı ki insan olmanın ayrıcalığını tadabilsin. Sevmek ve sevilmek için çıkmalıdır insan yola ve yolculuğa… Yaşamayı sevmek, doğanın ve yaratılan her nesnenin bütünlüğünü kavrayabilmekten geçiyor. Ruhu canlı tutmak, sonsuz bir tiyatro sahnesini de bizlere sunuyor. Mekân genişledikçe genişliyor, farklı yaşamların da etkisiyle oyun uçsuz bucaksız bir derya oluverip çıkıyor karşımıza. Anılar, özlemler, günler, geceler, sohbetler, arkadaşlıklar ve dostluklar sergileniyor. Yaşamak, sevilmek köprüsü ü

Kalbe Düşen Sızı (Başlayıpta yazmaya devam edemediğim roman'dan)

Resim
Yıllar ne çabuk da aklar düşürmüştü saçlarına. Saç sakal dinlemeden beyazlara bürünmüştü hayatı. Kaç yıl olmuştu ki şunun şurasında evleneli. Evlilik dediği mutluluk konağında ona çiçekler sunmaktı. Bahçe de artık çiçekler bakımsız, güller eskisi gibi ihtişamlı değildi. Eve kaç yıl oldu uğramamış, elinde bir gece lambası sabah ederdi. Tanımayan yoktu mahallede üstelik. Kimse de bu halini garipsemez çoğu zamanda konuşmak için fırsat kollardı mahallenin genç ahalisi. Yaşıtları ise selamsız bırakmazdı. Konağın arkasında cami, caminin bat ısında mezarlık vardı. Hikâyesini bilmeyen ilk gördüklerinde deli mi acaba diyerek korkarak geçerlerdi yanından. O, bir aşkın son haliydi. Konağın gülleri eski ihtişamını kaybetmiş olsa da, camiye gelenler mezarlıktan gelen gül kokuları ile huzuru bulurlardı. Ak güller, al güller ve nicesi gözyaşları ile sulanmış, Hiç ayrılmamıştı güllerden. Evliliğin üçüncü yılında kaybettiği eşine ağladı hep, mezarı başından ayrılmadı. Konağın günlerinden daha