Yaşamak
Yaşamak, tiyatro oyunları içerisinde her daim var olmanın
farkına varmaktır. Yaşam, bir tiyatro sahnesidir.
Her insanın hayatı boyunca tren vagonları gibi sıralı,
doğumundan ömrünün sonuna kadar geçen yaş yıllarının sahnelendiği mekânın adı
Yaşam Sahnesi’dir. Oyunun adı yaşam (hayat), yaşam sahnesinde oyunun parçaları
ise çevremizde ki yaşamlar. İyi ya da kötü oynamanın farkına varmak ise
bilinçli tüketimin farkına varmak olsa gerek. İnsan ömrünü neyle tükettiğin
farkına varmalı, varmalı ki insan olmanın ayrıcalığını tadabilsin. Sevmek ve
sevilmek için çıkmalıdır insan yola ve yolculuğa…
Yaşamayı sevmek, doğanın ve yaratılan her nesnenin
bütünlüğünü kavrayabilmekten geçiyor. Ruhu canlı tutmak, sonsuz bir tiyatro
sahnesini de bizlere sunuyor. Mekân genişledikçe genişliyor, farklı yaşamların
da etkisiyle oyun uçsuz bucaksız bir derya oluverip çıkıyor karşımıza. Anılar,
özlemler, günler, geceler, sohbetler, arkadaşlıklar ve dostluklar sergileniyor.
Yaşamak, sevilmek köprüsü üzerinde kalabilmek ve sevmek
kapısını ardına kadar açmaktan geçiyor.
Ya sevmeyenler! Sevmeyenler, yaşamayanlardır. Ruhları ölmüş
insanlardır. Dünyanın tadını alamayan insanlardır. Kapıları kırılmış,
pencereleri dökülmüş bir ıssız ev gibidir sevmeyen insanlar; ne ışıkları vardır
nede umutları…
İçsel dünyamızda yeşeren mutluluk, gül bahçesinde insanları
ağırlamak için hazırlanan kıvamı tadında keklere, çaylara, sohbetlere,
tebessümlere benzer. Kim gül bahçesinde olup da aşkla izlediği bir sahneyi
bırakmak ister ki? Çevremizdeki yaşamların da katkısı, gül bahçesinde yudumlanan
sözcüklerden giriverir dünyamıza.
Başlamak güzeldir, neye olursa olsun. Önemli olan başlanılan
her neyse güzellikle tamamlamaktır. Yaşam sahnesi sizin hayatınız ve
başladığınız günden itibaren oyuna dahil oldunuz. Oyunun adı, yaşamınızdan
kalan eserleriniz olacak. Geride bıraktığınız oyunları bir köşeye bırakıp an
itibarıyla güzel bir yaşama ne dersiniz?
Nasıl mı olacak?
İnanmakla…
Yorumlar
Yorum Gönder